Etiket arşivi: sunum sırasında hikaye anlatımı eğitimi

İş Sunumlarında Hikaye Anlatmanın Sihiri

Konferans salonunda elli kişi oturmuş sizi bekliyor. Hepsi de bölümünüzde size bağlı çalışanlar. Onlara hitap etme vaktiniz geldi. Sahnenin ortasına kadar geliyor ve “Herkese merhaba!” diyorsunuz. Azim ve çalışkanlıkları için onlara teşekkür ediyor ve hemen bir hikaye anlatmaya girişiyorsunuz. Birden tüm hareketleriniz değişiyor. Hikayeyi anlatırken bir tiyatrocu gibi olayı yaşamaya başlıyorsunuz. İnsanlar sıkılmış bir şekilde birbirine bakıp sizi izliyor. Hikaye bittiğinde normal modunuza geri dönüyorsunuz. Herkesin aklında tek bir soru kalıyor: “Lider, biraz önce  sahnede ne yapmak istedi?”

Bunun gibi örneklere kariyerimizde birçok kere şahit olduk. Kesinlikle herkes için can sıkıcı bir durumdur. Sunum yapan insanların sıklıkla düştüğü hata, bir hikaye anlatırken onu dramatize etme ihtiyacı duymalarıdır. Sunumun akışının dışına çıkarak ve farklı bir vücut lisanı kullanarak hikayeyi anlatmalarıdır. Halbuki, etkileyici bir hikaye büyüleyicidir ve iyi hikayenin sunum içerisinde farkına varılması güçtür.

Hikaye Anlatma Sanatı

Başarılı iletişimciler topluluklarla bir sohbet havasında konuşurlar. Arkadaş ortamlarında yapılan keyifli sohbetlerdeki gibi, hikayeler ve konular arasındaki geçişler fark edilmez. Eğer, hikaye anlatımı konusunda eğitim almadıysanız bu geçişleri fark etmeniz mümkün olmaz.

Bir sunum eğitimimiz sırasında, gündelik hikayelerin öneminden ve günümüz iş liderlerinin bu hikayeleri iş dünyasındaki olayları tasvir ederken nasıl kullandığından bahsederken, katılımcılardan bir tanesi bu konuda anlatacak bir hikayesi olduğunu belirterek söz istedi. Kendisi bir ilaç firmasında bölüm yöneticisi olarak çalışmaktaydı. Bir gün ekibine bölümde yapılacak olan bütçe ve yetki kısıtlamaları hakkında açıklama yapmak zorunda kalır. Açıklaması bittiğinde çalışanlar isyan eder vaziyete gelir. Yapılanın yanlış olduğu, bu şekilde başarılı olmanın nasıl mümkün olacağı, diğer bölümlerde aynı miktarda neden kesinti olmadığı gibi sıkıntılı sorularla kendisini sıkıştırırlar. Ekip Yöneticisi, değişim için takım üyelerinin desteğini alamadığı için üzgün bir şekilde masasına geri döner.

Kısa bir süre sonra, şirket sahibinin de katıldığı bir toplantıda benzer bir konuşmayı şirket sahibinin daha geniş bir gruba nasıl yaptığını izler. Şirket Sahibi kısaca şunları söyler:  “Değerli Arkadaşlar, bir süredir evimin banyosunu yenilemek için uğraşıyorum. Geçenlerde, ben ve eşim mimarla masaya oturarak, hayalini kurduğumuz ve tarifini mimara verdiğimiz özel banyonun bütçesini konuşmaya başladık. Mimarın önümüze koyduğu fiyat teklifini görünce, sandalyeden düşüyorduk. İtiraf etmeliyim, çok hayal kırıklığı yaşadım. Bu bütçeyi sağlamamız mümkün değildi. İlk şoku atlattıktan sonra, eski banyomuzla yaşayabileceğimize karar verdik.”

Sonra da konuyu bölümlerde yaşanan bütçe ve yetki kesintilerine getirir: “Aslına bakarsanız, benzer bir durumla burada da karşı karşıyayız. Harcama bütçemiz kesintiye uğradı ama buna rağmen yılın başında belirlediğimiz şirket ciro hedeflerine nasıl ulaşacağımızın bir yolunu bulmamız gerekiyor. Kolay olmayacağını çok iyi biliyorum ama sizlere güveniyorum.” Konuşmasını bitirdiğinde herkes başını onaylar şekilde sallar. Salondaki insanlarda bu durumla başa çıkabilmek için çelikten bir azim oluşur. Ekip Yöneticimiz gözlerine inanamaz.

İlginç olan durum, bu konuşmaya şahit olan ve bizimle paylaşan ekip yöneticisinin, şirket sahibinin o günkü konuşmada bir hikaye anlattığını bugüne kadar fark etmemiş olmasıdır. Speak & More Storyelling Workshop’u sırasında bunun bir hikaye anlatımı olduğunu görmüş ve hikayelerin öneminin farkına varmıştır. Yukarıdaki örnek, iyi bir hikayenin anlatım içerisinde nasıl görünmez olabildiğini bizlere gösterir.

Ses Tonu & Vücut Lisanı

Eğitimlerde her zaman bana soruyorlar: İyi bir hikaye anlatmanın en kolay yolu nedir diye. Bazı insanlar vucut lisanımız nasıl olmalı diye merak ediyor. Diğerleri çok mu monoton konuşuyoruz diye endişe ediyorlar.  Herkese aynı şeyi söylüyorum. Bu konu üzerinde aşırı kafa yormanıza gerek yoktur. Bir hikaye anlatırken “stand up” yapmak yerine onu gayet normal bir şekilde yaşarcasına anlatmalısınız. Bunu yaparken de el kol hareketlerinizde ve kullandığınız ses tonunda abartılı olmaktan kaçınmalısınız. İş ortamlarında kısa hikayelere odaklanmanın daha iyi olduğunu ifade etmek isterim. Basit, hayata dair, yaşanmışlıklar insanların aradığı yegâne dikkat çekicilerdir.

Eğitimlere katılanlara, anlatacak bir hikaye bulduklarında hemen bizimle paylaşmalarını ve bu hikayenin gerçek ve yaşanmış bir hikaye olduğuna inanarak anlatmalarını istiyoruz. Bu şekilde anlattıklarında duygu ve heyecanı izleyicilere geçirmelerini izlemek çok keyifli oluyor.  Hikayeyi anlatan insanların gözünde kıvılcımlar çakmaya ve sesleri değişmeye başlıyor, vücut hareketleri hikayeye uyumlu hale geliyor.

Sizi izleyenler, anlattıklarınızı gözlerinde canlandırdıklarında, duygu ve heyecan transferini gerçekleştirmeniz ve arzu ettiğiniz mesajı vermeniz mümkün oluyor. İyi hikayeler duyguları her zaman harekete geçirir. Asla unutmamanız gereken nokta, hikaye anlatmanın bir sahne performansı olmadığıdır. En iyisi doğal davranmak ve çok zorlamamaktır.

Başlarken Dikkat

Aslında, hikaye sözcüğü tek başına kullanıldığında iş hayatında hoş karşılanmamaktadır.  İş yapış tarzından hoşlanmadığımız kişilere: “Bize hikaye anlatıyor” dediğimiz zamanlar vardır.

Şirket Yöneticisinin kürsüye gelip, şimdi size bir hikaye anlatacağım diye başladığı örnekler sayısızdır. Eğer, izleyiciler arasında olsaydınız ne düşünür, ne hissederdiniz? Bunu katılımcılara sorduğumuzda: “Aman ben almayayım”diyorlar. Hissettiklerini bize şu şekilde ifade ediyorlar: “Hadi bakalım başlıyoruz gene hikayelere”, “Bizi çocuk gibi uyutma peşindeler”, “Hemen konuya gel de işimize bakalım”, “Gene neler çıkartacak şapkadan acaba”.

Şimdi aynı sahneyi yeniden hayal etmenizi istiyorum. Bu sefer, yönetici kürsüye geliyor ve konuşmasına şu şekilde başlıyor:  “Birkaç hafta önce çok önemli bir olay oldu. Bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Bu durum işimizi doğrudan etkileyecektir.” Bunu duyduğunuz anda ne düşünürsünüz? Birçok kişi böyle bir girişi duyduğunda, hemen son durumu öğrenmek için sabırsızlanmaya başlar, lideri dinlemek için dikkat kesilir.

Her iki durumda da lider bir hikaye anlatacaktır. Fakat, ilkinde izleyiciler hikaye kelimesini duyduklarında konuya olan tüm dikkatlerini yitirirler. Buna sebep olan da hikaye sözünün bizlere negatif bir çağrışım yapmasıdır. Yetişkinler olarak bize hikaye anlatılmasından hoşlanmayız. İşin daha da kötüsü, şimdi güzel bir hikaye dinleyeceksiniz sözünden hiç ama hiç hoşlanmayız.

Gelişim programlarımıza katılan liderlere hikayeye girerken çok dikkatli olmaları gerektiğine sürekli vurgu yapıyoruz. Yaşanmış bir olayı, bir deneyimi anlatın diyoruz. Hikayenin içine atlarken bir zaman belirteci mutlaka kullanmalarını istiyoruz. Mesela: “Bir Ay evvel, Gebze Fabrika’ya gitmiştim…..” Unutmamanız gereken nokta, insanların hikaye dinlemeyi çok sevdiğidir. Onların beğenmediği şey, birazdan kendilerine hikaye anlatılacağının veya anlatılmakta olduğunun söylenmesidir.

Birçok İş Lideri hikaye anlatımına büyük önem vermekte ve kesinlikle doğru yapmaktadırlar. Lakin, bunu yaparken basit hatalar yaparak izleyicilerin dikkatini kaybetmemeli ve onları harekete geçirme fırsatını kaçırmamalıdırlar.

Çiğdem Karabel

Sunum Becerileri Uzmanı

Liderler için Hikaye Anlatmanın Önemi (Storytelling)

Stories
Başarılı Bir Hikaye Anlatıcısı Nasıl Olursunuz?

İş arkadaşlarımıza ve müşterilerimize hikayeler anlatırız. Sunduğumuz projeleri kabul etmelerini ve ikna olmalarını isteriz. Bir çalışanımızın kendisini belli bir alanda geliştirmesini bekleriz. Takımımızın zorluklar karşısında ilham alarak harekete geçmesini arzu ederiz. Tüm bu nedenlerle, insanları istediğimiz yönde harekete geçiren hikayeler anlatabilmek, iş dünyasında çok az sayıda liderde mevcut olan özel bir beceridir. Peki, iş dünyasında hikayeler anlatabilmemiz neden bir gereklilik haline gelmektedir? Ve ikna edici hikayeler nasıl oluşturulur?

Mevcut durum

Bilgiyle çevrelenmiş olduğumuz bu çağda, iş liderleri ilginç hikayeler anlatmadıkları sürece seslerini artık  duyuramayacaklardır. İş sonuçları, rakamlar ve tüm rasyonel bilgiler iş hayatı için önemli olabilir. Fakat, hiçbiri belleklerimizde kalıcı bir iz bırakmaz. Buna karşın, hikayeler zihnimizde kalıcı hatıralar bırakma gücüne sahiptir. Hikayeler, duyguları yaşanan olaylarla ilişkilendirir. Bu nedenle, iyi hikayeler üretebilen ve bunları insanlarla paylaşabilen liderler diğerlerine göre büyük bir avantaj elde edecektir.  Güzel haber ise, herkesin eğitim alarak daha iyi bir hikaye anlatıcısı olabileceğidir.

İş dünyasında hikayeler anlatmanın nasıl faydaya çevrilebileceğini aşağıda bulabilirsiniz:

Mesajla başlayın

Her hikaye hazırlığı şu soruyla başlamalıdır: “Dinleyicilerim kimdir ve benim onlara mesajım nedir?”; “Onlarla neyi paylaşmak istiyorum?”

Hikayeniz hakkında alacağınız her karar bu soruların süzgecinden geçmelidir.

“Takımımda oluşturmak istediğim ana değer nedir?” Örneğin, eğer takımınız başarısız olma ihtimalinin projelerinde mümkün olmadığını iddia ediyorsa, onlara başarının kardeşinin başarısızlık olduğunu anlatmanız gerekir. Ya da üst düzey yöneticilerinizi projenize destek vererek risk almaları yönünde iknaya çalışıyorsanız, birçok büyük şirketin zamanında akıllı riskler alarak bugüne geldiğini anlatabilirsiniz. Öncelikle, ana mesajınız üzerinde mutabık olmalısınız. Sonrasında onu nasıl tasvir edeceğinizi bulacaksınız.

Kendi deneyimlerinizden faydalanın

En iyi hikaye anlatıcıları kendi anılarından ve hayat deneyimlerinden yararlanırlar. Bu şekilde, mesajlarını tasvir ederler. Paylaşmak istediğiniz fikri, yaşadığınız hangi olayın en iyi şekilde ifade edeceğini araştırıp bulmalısınız. Başarısızlıklardan ders alarak başarıya ulaştığınız anları düşünün. Bir yakınınızın veya öğretmeninizin size verdiği bir hayat dersini hatırlayın. Bunlardan bir tanesi, hikayeye giriş için ilgi çekici bir kapı olabilir. Genellikle, iş ortamlarında kişisel bilgileri paylaşmama gibi bir yönelim olmakla birlikte, mücadeleleri, başarısızlıkları ve engelleri tasvir eden anekdotlar onu anlatan liderleri içten ve ulaşılabilir gösterir. Burada amaç, sizin de savunmasız anınızın olabildiğini dinleyicilere göstermektir.

Kendinizi kahraman olarak göstermeyin

Hikayenin yıldızı siz olmayın. Dev çalışma ofisinizi veya gerçekleştirdiğiniz milyonluk projeleri anlatmanız çalışanlarınızı harekete geçirmez. Hikayede merkezi bir noktada olabilirsiniz. Fakat gerçek odak diğer insanlar, aldığınız dersler veya yaşadığınız olaylar üzerine olmalıdır. Fırsatını bulduğunuz anda, sizi dinleyenleri veya çalışanlarınızı kahraman olarak göstermek için çaba sarf edin. Bu onların konuya olan adanmışlığını arttıracak ve verdiğiniz mesajı almalarını kolaylaştıracaktır.

Hikayeleri dinlemek istememizin nedenlerinden birisi de bir konu hakkında daha derin bir inanışa ulaşmak arzusudur. Lakin hikayeyi anlatan kendinden bahsetmeye başladığında dinleyiciler hemen onu takibi bırakmaktadırlar. Kendi kararlarınıza ne kadar çok vurgu yaparsanız, dinleyicileriniz sizinle o kadar az bağlantı kurmak isteyeceklerdir ve mesajınızı almakta zorlanacaklardır.

Mücadeleye odaklanın

İçinde mücadele olmayan bir hikaye hiç ilginç değildir. İyi hikaye anlatan liderler hikayede bir çatışma ve sürtüşme olması gerektiğinin farkındadır. Yenilmesi gereken bir rakip mi var? Pazarda yaşanan bir krizin üstesinden mi gelinmeli? Değişime direnen bir sanayi dönüşüm ihtiyacı içerisinde mi? Bu amaçla, gidilecek yolun çok zor olduğunu dinleyenlere ifade etmekten korkmayın. Aslında, insanlar sürecin zor olacağını duymaktan hoşlanırlar. Akıllı liderler çalışanlarına şunu söyler: “İşimiz çok zor olacak. Ama el birliğiyle çalışırsak ve dayanışma gösterirsek, hep birlikte harika bir noktaya ulaşacağınız.

Bu tarz bir çağrıyı içeren iyi hazırlanmış hikayeler anlattığınızda, insanlardan değişim için ilave çaba göstermelerini istemenize gerek kalmaz. Çünkü insanlar bu yola sizinle çıkmaya zaten hevesli olacaklardır.

 Basit olan güzeldir

Her anlattığınız hikaye bir sürprizle bitmek zorunda değildir. Bazı başarılı ve akılda kalıcı hikayeler nispeten basit ve konu odaklıdır.

Dikkati ana mesajınızdan uzaklaştıracak gereksiz detaylardan kaçının. “Az yeterlidir” prensibine göre çalışın. Yapabileceğiniz en büyük hata hikayeyi çok fazla detayla doldurmaktır.  Aylardan hangi gün olduğunu belirtmenize, hangi ayakkabıyı giydiğinizi söylemenize gerek yoktur. Bu gibi detaylar hikayedeki büyüyü bozar. Diğer taraftan, sizi dinleyenlerle paylaşacağınız o ana ait duygularınız veya yüz ifadenizin nasıl olduğunun tasviri, dinleyicilerin hikayenin içine tümüyle dalmalarına ve mesajı kolayca almalarına imkan verir.

 Pratik yaptıkça mükemmelleşirsiniz

Hikaye anlatımı mükemmele ulaşmak için sürekli tekrar gerektiren bir sanat biçimidir. Sevdiğiniz insanlarla, dostlarınızla veya güvendiğiniz iş arkadaşlarınızla tekrarlar yapmalısınız. Bu şekilde ustalaşır ve mesajınızı etkili ve verimli bir hikaye halinde sunmaya başlarsınız.

Unutmayın ki, bu provaların size ödülü çok büyük olacaktır.

Hikayeler orijinal bir sözel iletişim yöntemidir. “Vay canına!” dedirten bir hikaye anlattığınızda, onu dinleyen insanların ilk yapacağı iş, çıkışta bu güzel hikayeyi çevrelerinde ilk kime anlatacaklarını düşünmek olacaktır.  Bir lider olarak mesajınızı verirken hikaye anlatmak için harcayacağınız ilave beş dakika, aylar belki de yıllar sürecek getiriler elde etmenizi sağlayacaktır.